12 Aralık 2015 Cumartesi

EN UZUN GÜN; Veysi ERKEN - Gün uzar mı? Gün asra bedel olur mu?..

EN UZUN GÜN
Veysi ERKEN
Gün uzar mı?
Gün asra bedel olur mu?
Evet; gün bazen uzar insanın zihninde ve rüyasında.
İştiyakla beklediğiniz bir haber için vakit geçmez, saniyeler saatlere dönüşür. Gün uzar asra bedel olur. Tıpkı şehzade Alâeddin’in günlerinin ve asra bedel olduğu gibi.
Şehzade Alâeddin bir gün rüyasında Ashabı-ı Kehf’ten Yemliha'yı görür ve saltanatla müjdelenir. Bu rüya Alâeddin için bir başlangıç olur. O artık uzun günü yaşayanların hayatını ve mekânlarını keşfetme derdindedir.
Rüyasını gerçeğe dönüştürmek için önce müjdelendiği saltanata kavuşması gerekir. Saltanat kolayca elde edilen ve korunan bir makam değildir. Uğrunda nice entrikaların çevrildiği bir makamdır saltanat.
Uzun bir zaman sonra cenabı Allah saltanatı Alâeddin’e müyesser kılar. Artık o sultandır ve ahdini yerine getirme derdindedir.
En uzun günü yaşayan Ashab-ı Kehfi’in mekânlarını keşf ve ihya etmek, bir nevi rüyasında saltanatını müjdeleyen Yemliha’ya kavuşmak onun yegâne arzusudur.
Heyetler oluşturur ve yola çıkartır sultan Alâeddin. Bir heyette bizzat kendisi yer alır.
Heyetlerden biri Efes’e diğeri Tarsus’a, üçüncüsü Maraş ilinin Efsus denilen köyüne gider. Heyetler araştırmalarını ve çalışmalarını Kur’an ayetlerine ve bölgelerin kültürlerine göre gerçekleştirir ve ortak bir toplantıda elde edilen verileri tartışır.
Sonuç.
Efsus yedi uyurların mekânı biçiminde tecelli eder.
Sultan Alâeddin sözünde durmuş ve Yemliha'nın mekânına ulaşmıştır. Sıra Kur’an-ı Kerimin ifadesiyle üç yüz dokuz yıl uyutulan müminlerin mekânını ihya ve inşa gelmiştir.
Ki, ibretlik hayat hikâyeleri nesillere boyu aktarılsın ve müminler zalimlere boyun eğmesin.
En uzun günü yaşayan Ashab-ı kehf bilinmeli ve mücadeleleri genç nesillere aktarılmalı.
İşte bu yönde bir çaba sarf etmiştir Sıddık Demir.
“En Uzun Gün” yedi uyurları günümüze taşıma gayretinde olan Sıddık Demir’in çalışması.
Belgesel roman olarak kaleme alınmış “En Uzun Gün”.
Kitap bir rüya ile başlıyor ve yedi uyurların medfun oldukları mekânın tespitiyle bitiyor.
Anlatıma göre şehzade Alâeddin sürgünde iken bir rüya görür ve saltanatla müjdelenir. Rüyasına giren ve saltanatını müjdeleyen Yemliha’ya karşı bir vefa duygusuna kapılır.
Rüyasını etraftan gizler ve ilahi tecellileri bekler.
Gün olur saltanat nasip olur şehzade Alâeddin’e.
Bu olayların genç nesillere anlayabilecekleri bir dil ile aktarılması gerekir.
Sıddık Demir bu gayretin içindedir.
Dünü günümüze aktarmak ve gençlerin idraklerine nakşetmek.
Bir edebi tür olan roman ile gerçekliği olan veya olmayan olaylar anlatılır. Sıddık Demir bu romanında gerçekliği olanı tercih etmiş.
Ashab-ı Kehf ve şehzade Alâeddin’in saltanatı bir gerçekliktir. Bu iki gerçeklik romanın temel konusu olmuş ve Maraş ilimizin Afşin ilçesindeki Ashab-ı Kehf mekânının yedi uyurlara ait olduğunu anlatmaya çalışmıştır.
Faydalı bir çalışma.
Umulur ki, eksiklikleri giderilir ve yeni nesillerin daha çok istifadesine sunulur.
Nesillerimiz geçmişimizden kopmuş ve kuşaklara dönüşmüştür.
“En uzun Gün” gibi çalışmalar nesillerin değerleriyle buluşmalarını sağlar.
Haydi değerlerin keşfine ve “En Uzun Gün”ü okumaya.
Selam ve sabırla…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder